17 Nisan 2013 Çarşamba

"KİLOYUM, MUTSUZUM, HIZLI ZAYIFLAMAK İSTİYORUM AMA OLMUYOR" DİYORSANIZ BU YAZIYI SONUNA KADAR OKUYUN

obeziteye kalıcı çözüm

Kilolu Olma Hali, Kilo Psikolojisi Yaşamak ve Obezite masum bir irade sorunu veya temelde beslenme sorunu değildir! Tasvir edildiğinden çok daha ötede ve ileri düzeyde bilinçaltı psikolojisi ve bu algının şiddeti ile ilgilidir. Kişilik yapısı ve yaşama bakış açısına bağlı, kilo psikolojisinde davranış yöntemleri eksikliği sonucu oluşan, farklı frekans ve sinyallerle beynimize giden sağlıksız ve dengesiz düşüncelerin, negatif saflık derecesine ve şiddetine göre, otomatik gelişen beden kimyası yönetimi sonucudur OBEZİTE.
“Düşüncelerinize dikkat edin, bir gün ‘beden kimyanızı’ tamamen ele geçirebilirler…” HK.
Günümüzde obezite nedeni olarak görülen “Beslenme tarzı ve içerikleri” yani “kalitesiz ve aşırı tüketim” sadece üzerinde durulmayan nedenlerin sonucudur. Bu yöndeki açıklamalar Obezite Tanımı olamaz! Beslenme, yalnızca bir sonuç olarak ve ancak bütünün küçük bir bölümünü yansıtarak, Obezite’de nedensel yerini alabilir! Ancak; yanlış ve yetersiz yada abartarak beslenme ile Obezite ilişkisi sanıldığından çok daha farklı anlamlar içerir. Çünkü;  Öncelikle, Obezite bir “Bağımlılıktır”, “Cehalettir”, “Zihinsel Köleliktir”. Bunların ötesinde maskelerinin altında sanal hayat yaşayanlar ve bu 3 kategoriden en az birine dahil olan, farklı alt kategorilerde kendini ifade eden kilolu ve obezler, aşağıdaki detaylardan kendi mevcut durumunu analiz edebilir.
Tüm bu detayların hiç birini kabullenemeyen ve kendi sınıfını inkar edenler ise, olsa olsa ancak AHMAKLARDIR! Onlara bizim vereceğimiz hiçbir şey yoktur. Sözlük anlamı ile “Aklını gereği gibi kullanamayan” AYNI HATAYA İKİNCİ KEZ DÜŞENE AHMAK denir. Hem mevcut kategorisini kabul etmeyerek hem de aklını kullanamayarak bu sektörde onlarca kez aynı hataya düşene ve hala düşmeye müsait zihniyetlere verilecek başka bir karşılık varsa da bunu siz okurlara bırakıyoruz.!
Ama Obez bir birey, bu özellikleri temsil etmez; Aşağıdaki sınıflandırmada ağırlıklı olarak bir veya ilişkili iki gruba dahil olabilir.
Kilolu ve Obez olma kategorilerini detaylı açıklayacak olursak;
1- İlk kategori; “Bağımlılık”;
İster yeme bağımlısı, ister diyet bağımlısı, ister alışkanlıklarınızın esiri olan her türlü tüketim bağımlılıklarımızı zoraki tetikleyen çeşitli unsurlar vardır.
Obezite’nin hızla yayılmasında ve çözüme ulaşamamasındaki önemli sebeplerden en önde gelenleri; tüketim ekonomisi ivmeli, gıda ve farma sektörleri yaptırımcı ve sinsi hakimiyet kurma çabalarıdır.
İnsanların, sinir sistemlerini etkileyen, doyum ve tatmin olma merkezini kapatan ve YAPAY hislerle sürekli besine ve gerekli gereksiz her türlü tüketim ürününe bağımlı hale getiren YAPAY katkı maddeleri ve kimyasallar, bizleri zoraki tüketime bağımlı hale getirmiş ve inisiyatif ve irade kullanma mekanizmasını ele geçirmişlerdir.
Yani, her insan tarafından tüketilen besinlerin, beyinde bıraktığı elektro-kimyasal -kat kat daha fazla tüketime yönlendiren, lezzet ve katkı maddeleri etkileri ile sektöre destek amacı kılıflı geliştirilen(!) ilaçların, insan sinir sistemi ve psikolojisinde ciddi olumsuz farklılıklar üretmek üzere yarattığı tahripler sonucudur bağımlılıklarımız!
Kilolu veya Obez bir kimse bebeklikten bu güne yanlış alışkanlıklar ve içinde yetiştiği aile kültürü nedeni ile önce benimsetilmiş kendi seçimleri ile başlayıp sonraki sürelerde ise iradesi dışında fiziki ihtiyacından çok besin içerikleri ve miktarları tüketiyorsa, kendini durduramıyor ve delirircesine açlık ve tüketim krizlerine giriyorsa, bu masum bir irade sorunu olarak vurgulanamaz!
Madde bağımlılığındaki kriz anı ne ise, obezite için yapay açlık krizinin etkisi de aynıdır. İkisi de kontrol dışı, iradeden bağımsız davranış ve algı bozukluğu veya yetersizliğidir.
Aldığınız her lokmanın içindeki kimyasallar ve yapay katkı maddeleri, zihnimizi etkileyerek size 3 gün sonra bile durdurulamaz şekilde yapay açlık hissi yaşatıyorsa, kendinizi sürekli aç ve tatminsiz hissediyorsanız, yani yağı, şekeri, tuzu azaltılmış bile olsa 100 kalorilik ürün tükettiğinizde, zihinsel tahribat sonucu 1000 kalorilik uyuşturucu etkili gıda sandığınız tüketim içerikleri yemek zorunda kalıyorsanız, artık kendinizi iradesiz olarak suçlamayı ve aşağılamayı bırakmalısınız! Çünkü zihniniz ele geçirilmiştir! Kontrol, bireysel inisiyatiflerden çıkmıştır. Özgürlüğünüz ipotek altındadır.
Tam özgür olmayan insanda irade aramak cehaletten, saflıktan öte, AHMAKLIKTIR!
Dolayısı ile günümüzde kilolu ve obezleri madde bağımlısı gibi düşünmeli, uyuşturucu ile nasıl mücadele ediliyorsa, benzer şekilde Obezite ile mücadele edilmelidir. Madde bağımlısına gösterilen ilgi, şefkat ve hoşgörü ve tedavi destekleri gibi ayrıcalıklar kilolu ve obezler için de düşünülmeli, onlara da aynı ölçüde sevgiyle ve bilinçle yaklaşılmalıdır. Bu durum yalnızca kilolu ve obezleri kapsamıyor.
Özellikle de bugün kilolu olmayıp, gelecekteki obez potansiyeline katkı yapması kesinleşen bedensel, duygusal ve davranışsal ‘kaybedilmişleri’ göz ardı edemeyiz!
Ekonomisi gelişen Türkiye’de bedensel, duygusal ve davranışsal yalpalama kulvarına düşen, bugünün ‘bedensel ince’leri de, bağımlılık yaratan bu sistem içinde ‘bedensel ince kalma’ garantisi altında değillerdir!
Belki, yalnızca fiziksel incelik çok şey ifade etmeyebilir ama bugün oransal olarak % 72’lere varan, sayıca 52 milyonu geçen Türkiye’de kilolu ve obez nüfusu, yukarıdaki gerçeklerden dolayı, çok kısa gelecekte estetikten, işlevsellikten, mutluluktan ve huzurdan, bütünlük olarak da sağlıktan uzak %90’lara ulaşacak oranı ile her anlamda çok olumsuz bir tablo oluşturacaktır!
Kişi, obezite çarkına girdikten sonra, sergilediği hiçbir davranıştan ötürü suçlu sayılamaz! Asıl suçlu bu bağımlılıkların sürekliliğine izin veren 1. derece aile ve siyasi iradedir. Her kim ki “Ben bağımlıyım “diyen bir obezi haksız yere eleştirir ve iradesizlik ile suçlamaya kalkarsa diyeceğimiz şudur ki; Bunu yapmadan önce önce kendine bakmalıdır! Asıl eleştirilecek ve suçlanacak taraf, yaşadığımız bağımlılıkları bile göremeyecek düzeyde farklı kategorilerde zihinsel köleleşmiş çevremizdeki insanlardır. Bazen babamız, bazen kuzenimiz, bazen ağabeyimiz, bazen öğretmenimiz, bazen en yakınımız, eşimiz, nişanlımız yaşadığımız bağımlılıklarımızı bile göremeyecek kadar konuya cahil kalabilmektedir. Dolayısı ile obez olma kategorimizi çok iyi anlayarak ve anlatarak, yaşanan gerçekler karşısında hep beraber gözlerimizi açmalıyız.
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format,Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
2 – İkinci kategori ’’Cehalet’’;
Cehalet; obezite ile ilgili olarak temeli yaygın bir nedendir. Nüfusun belli bir oranı, ne obeziteyi bir kavram olarak, ne nedenlerini, ne de sonuç itibariyle duygusal, ruhsal ve işlevsel (sağlık) sorunlarını tasvir edebilir; bunları bir şekilde yaşar yalnızca. Ailenin veya mahallenin Şişko’su olarak, bu şekilde kabul edilir ve sorunu çözümsüzdür!
İçgüdüsel bir şeyler yapmak istense de, bilgi birikimi veya olanaklar buna yetmez, kısmen olanaklar oluşturulabildiğinde, yöntemler bilinmez…
Hedef bilinci ile doğru yolu bulabilmek, mevcut sistemde zaten imkansızdır.
Bir kısırdöngü içinde eğitimden, çözümden uzak, sosyo-kültürel yapıya sadık şekilde, bir ‘kalıplar bütünü’ içinde sürdürür yaşamını.
Olanakları elverdikçe tüm piyasa çığırtkanlıklarından nasibini alır; Sürekli değişen mucize gıdalardan, ilaçlara ve yöntemlere kadar!
Cehalet sadece sebeplerin ve sonuçların farkında olamamak değildir. Çok bilmiş cahiller ve her şeyi denedim ama başaramadım diyen, bütüne yönelik akılcı hiçbir şey denemediğinin bile farkında olamayacak cahiller ile zaten her şeyi bilen ya da bildiğini sanan ama uygulayamayan, sınıfta kalan bir kısım cahiller de bu kategorinin vazgeçilmez üyeleridir.
Bu kategorinin temeli; konuya yönelik cehalet olsa da, sonuçta bağımlılıklarımızın esiri olduğumuzu unutmamalıyız.
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format, Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
3- Üçüncü kategori ’’Çözümsüzler Grubu’’!
Bu gruba dahil olanlar en fenası! Sistemdeki tüm şarlatanları mutlu ederken, kendileri sürekli mutsuz olanlar. Obezite’ye saplanmış ve mevcut algı ile asla çözüme ulaşamayacaklar grubudur… Bunlar “her şeyi para ile satın alabileceğine inananlar, ilahi eşitlik kavramını yanlış bilenler veya yapay güvenleri ile görmezden gelenlerdir!
Obezite, zaman içerisinde sindirilerek oluşuyor ve yalnızca beden değil, ruhumuz, duygularımız yani psikolojimiz, tüm hücrelerimiz farklı etkilere maruz kalıyor.
Para soyut bir olgudur. Obezite’nin çözümü sadece doğru icraatlar sonucu hak edilerek mümkündür; ancak insani ve doğru olgularla çözüm üretmek mümkündür.
Burada gerekirse kişilik, benlik değişimi dahi göze alınmalıdır.
Para ile ancak geçici mutluluklar alınabilir. İdealler ise, dengeli ve sağlıklı düşünmek yolu ile ve bu yolda doğru stratejilerle bütünleşmiş, gösterilmesi zorunlu özverilerle gerçekleştirilebilir. Tıpkı ‘ideal kilo’da olduğu gibi.
Yanlış detaylarlarla uğraşmaktan, gerçek çözüme ulaşamayan, bütün içinde hiçbir değeri olmayan veya olsa olsa lokal düzeltmeler için sadece YAŞLILARDA en son çare olarak denenecek bütünün pahalı parçalarına fazla anlam yükleyip, pahada ağır şeyler olmadığı, yani gösterişli yüklü harcamalar yapmadıkları sürece sorunun çözülemeyeceğine inanarak hareket edenler büyük bir gaflet içindedir.
Yüreği ile değil, parası ile değişimi satın alabileceğine inananlar her zaman hayal kırıklığına uğramaya mahkûmdurlar. Belki parası ile farklı hizmetleri satın alabilirler; ancak gerçek değişim için yüreği ile hareket etmesini bilmeyenler asla kalıcı zayıflayamazlar.
Aynı şekilde, maddi imkanlar yetersizlikleri dolayısı ile gerçek değişime göre zaten çözüm olmayan pahalı yöntemleri deneyemediği için şişman kaldığını düşünenler tersi yönde benzer algıya sahiptir.
Obezite gibi çok karmaşık ve soyut kavramların iç içe girdiği bir konuda, bireysel özverilere dayalı süreç ve algı yönetimi değişimleri ile sonuca gitmek yerine SADECE PARANIN, MADDİ İMKANLARIN belirleyici çözüm boyutu olduğuna inanan herkes, büyük bir yanılgı içindedir ve bu bilinç ile şişman olmayı da hak etmektedirler…
Bireysel özveri dışında maddiyatı ile çözüm bulacağını, sağlıklı fit ve ideal kiloda ömür boyu yaşayacağını sananlar, aslında hem bağımlı, hem konuya cahil, hem de zihinsel köledirler.
Bu gruba ait bireyler ancak kendi yöntemleriyle yani belirleyici çözüm aracı olarak gördükleri ve kendilerine ayrıcalık kattığını düşündükleri paracıklarıyla, çözüm bulmaya alkıştıkça, duvarlara toslayıp, tekrar tekrar çözümsüzlüğü, artan katsayı ile yaşadıkça akıllandıklarında ve doğruyu kendilerine itiraf edip kabullendiklerinde ancak bir sınıf atlayacaklar ve gerçek çözüm yoluna biraz geç de olsa yönelebileceklerdir.
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format,Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
4- Dördüncü kategori, ’’Mükemmeliyetçiler’’ ;
Hayatın her alanında başarılı olmuş, kariyer basamaklarını hızlıca çıkmış, belli maddi doyumlara ulaşmış ancak, “Gırtlağını tut, sporunu yap, zayıfla“ gibi çok basit bir algı üzerine benimsetilmiş, hafife alınan zayıflama ve sağlıklı, ideal kiloda yaşam için bir türlü hedefe ulaşamayan ve bu durumu kabullenememe sonucu en cahillerin bile deneme cesareti bulamadığı  akla ziyan şeyleri de göze alan kendince mükemmeli arayanlar, bu grubu oluştururlar.
Bu kişiler “genelde” gururlu ve kibirli de olabildikleri için kilolu olmayı da kendilerine yakıştıramadıklarından, düşük kilolarda bile sürekli bir zayıflama çabası içindedirler.
Bu algı onları daha çok hataya ve her yeni veya farklı şeyi deneme yanılgısı ile daha çok bataklığa çekmektedir. Çözüm bulamadıkları her deneyim, kat kat yağlarla bedenlerini sarmaktadır. Artan her bir kilo ise, parlak kariyerlerine düşen bir gölgedir.
Kendince entelektüeller ve saygın pozisyonlarda olup işin girdabından çıkamayanlar; ’’mükemmeliyetçi, bağımlı cahiller’’ kategorisini oluşturur.
Bunlar aynı zamanda zihinsel kölelerdir! Kendi eğitimlerinin kendilerini yönlendirmeye yeteceğini, iradelerinin de tek başına çözüme ulaştırabileceğini düşünürler ve bunu gurur konusu yaparlar. Her denedikleri yöntem, her defasında problemi derinleştirir.
Ta ki ameliyatlarla yağ aldırmaya ve mide kelepçelerine kadar!
Oysa asıl kelepçe beyinlerindedir ve farkında değillerdir…
İnsan, aç ve tatminsiz olan ruhuna, nefsine kelepçe taktırmadığı sürece, mideye takılacak kelepçeden medet ummak olsa olsa ahmaklıktır!
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format,Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
5- Ahmaklar;
 Hem cahil kategorisinde olan, hem de bir kısım her şeyi denediğini düşünen, besinler üzerine en az beslenme uzmanı kadar bilgi sahibi olduğunu varsayan, dayatılmış ve şartlandırılmış gerçeklerin ötesinde, kalıcı çözüm ve kendi adına bir şey algılamayan ve bunların ötesinde önerilebilecek her şeyi çok bilmişlikten reddeden, bizce hiçbir şeyi bilmeyen ve kabullenmeyi bile beceremeyen veya sindiremeyen bir grup vardır ki, biz bunları ‘AHMAKLAR Grubu’ diye adlandırarak layık
oldukları konumla onurlandırdık.
Einstein’ın aptallar üzerine sarf ettiği sözler hiç de alttan alınır tarzda değildir!
-“İki şeyin sınırı yoktur; Evren’in ve Aptallığın! “
Yaratılışımızın fiziksel temelinde, mükemmellik ve estetik orantı vardır. Hiçbir varlık normal sağlık koşulları altında doğduğunda, bedensel çirkin değildir. Kilolu veya Obez olma hali, ‘İnsan’a her türlü saygı’ bir yana, (-üzgünüz ama,) ‘Beden Çirkinliği’dir!
Bedenimizi, teknoloji destekli yapay veya cerrahi girişimlerle şekillendirmeye kalkışmak bizleri anlamlı ve kalıcı doğru sonuçlara ulaştıramaz. Bunun nedensel temeli; bedensel işlevlerin orijinal yapıya kıyasla eksik veya yetersiz hale getirilmesidir.
Kilolu veya Obez ölçülerdeki bir beden, ‘doğal bir süreç ve yöntem’ ile %100 kişisel ve katıksız çözümlerle, cerrahi kapsamlı hiçbir dış müdahaleye gerek kalmadan düzeltilebilir ve orijinal beden haline dönüştürülebilir; yani ‘obezite tedavi edilebilir bir durumdur.’
Doğru ve Kesin Kalıcı Sonuçlar sunan yetkin yaklaşımlar olduğu halde, nefsi veya irade dolayısı ile bu yol benimsenmiyorsa; o zaman insana, değilse de bu kişilerin tutumlarına saygı gerçekten sorgulanmalıdır!
Yukarıdaki tüm kategorilerin dışında alt kategoriler de mevcuttur;
-İşine gelmediği için gerçeği inkar edenler;
Yüzlerindeki maskelerin derinliğinde kaybolmuş, bedenlerinin ağırlığı altında ezilen, herkesten ve her şeyden kendini soyutlayarak yüzlerinde zoraki mutluluk resmi çizerek, gerçekleri kabullenmek yerine inkar etmeyi tercih edenler bu kategoridedir.
Çözümden yana aklını kullanmak yerine, kendi içindeki mutsuzluğunu ve gece akan gözyaşlarına rağmen, etrafa yaşadıklarının tersi yönde bunu hissettirerek, belki de anlaşılmayı zorlaştıran, çözüme yaklaşmak yerine, aşağılanmaktan, yargılanmaktan, ‘iradesiz ve tembel, hatta obur yakıştırmasının üzerine yapışmasından korkanlar bu gruptadır.
Anlaşılamayacaklarını düşünerek, yaşanan farklı gerçekleri ve anlatamayacakları iç dünyaları ile kendini “içine kapatmış” başka bir grup vardır ki, bunlar hem zihinsel köleliğe, hem de cehalet grubuna, kısmen de çok akıllı gibi davranıp, etrafa gülücükler saçarak, mutlu olduğunu kanıtlama çabası içine girmiş, içten içe iflasın eşiğindeki bağımlı ahmaklar grubuna girerler…
  -Yemek yemekten büyük keyif” alanlar, yemek yapmayı ve yemeği sevenler grubu;
Bedenlerinin ağırlığı altında ezilen ruhları, neyi sevdiklerini bile unutmuş durumdadır. Kimisinin kat kat göbekleri ile aynaya bakacak yüzleri bile yokken, “Ben yemek yemeyi çok seviyorum “ , “ Yemek büyük bir keyif benim için” diyerek ne kadar bağımlı ve bu kadar kendince iradesiz olduğunu gizlemeye çalışanlara soruyorum; Hayatın her rengini yaşayarak, gerçek yaşama keyfini siz hiç tattınız mı? Yaşadığınız işkence ve ızdırap eğer keyif almak ise, ya siz dünyada yaşamıyorsunuz, ya da ben UZAYLIYIM…
-NE YESEM YARIYOR  kategorisi;
Bu grup; bazen gerçekten hiçbir şey yemeyerek zaman geçiriyor, ancak inadına ve zoraki yememe eyleminin bilinçaltında yatan kilo alma korkusu, endişe, panik ve negatif duygular o kadar baskın olabiliyor ki, açığa çıkan enerji besinden almadığımız kalorilerin çok daha fazlasını bedene yükleyerek, tartının ağır gelmesine zemin hazırlıyor. Tabi “KALORİLİ DÜŞÜNCELER” dediğimiz bu soyut kavramları kimse henüz tasvir edemediği için, tartıdaki rakamları kimse gerektiği gibi algılayamıyor. Dolayısı ile su içsek yarıyor…
İnadına, korku ve endişe ile yemediğiniz her lokma ve yediğimiz her lokmadan sonra yaşadığınız pişmanlık! Günlük enerji ihtiyacınızın çok daha fazlasını bedene yüklerken, yapay şartlarda artan kiloların stresi ile yapay açlık hissi oluşturması sonucu, bir süre sonra zoraki tüketime bağımlı hale gelerek, önceleri bir şey yemeden artan kilolarımız sonrası bu durumun kabullenilememesi sonucu durdurulamaz hislerle abartarak tüketmemiz, bizde ‘SU İÇSEM YARIYOR’ tekerlemesi girdabı yaratıyor…
İkinci bir grup ise şöyle yaşıyor bu tekerlemeyi, “Misafirliğe gelen bir komşumuzun çocuğuna yemek yedirirken, çocuğa yedirdiği yemeğin iki katını kendisi yemesine ve ağzına sürekli ekmek atıştırmasına karşın, şahsıma dönerek, “BEN HİÇ BİR ŞEY YEMİYORUM AMA KİLO ALIYORUM” açıklaması sonrası bu grubun ruh halini daha iyi anlar oldum. Bunlar ‘farkında olmayan, tıkınanlar grubu’na giriyor ama mazeretleri hep aynı “SU İÇSEM YARIYOR!”
Ayrıca belki şimdi tuhafınıza gidecek ama birden çok bireysel örnek ile karşılaştığım bir grup;
 -“UYUR YER“ grubu;
Bunlar gerçekten sabah kalktıklarında etrafta saçılı boş tabağı, çikolata kaplarını, bisküvi paketlerini gördüklerinde, kendileri de hayrete düşebiliyorlar? “Acaba bunları kim yedi?” diye, ama kamera ile tespit edildiğinde anlıyorlar ki, yıllardır korku psikolojisinde zorla yememe eğilimleri ile bastırılmış duyguların en hassas dönemlerde açığa çıkmış halleri olabiliyor bu durum! Bu duyguları yaşamamış kişilere bu örnekler tuhaf gelebilir ama ‘bu durumu yaşayanlara sorsanız;
“SU İÇSEM YARIYOR” diyebiliyorlar… !
Dolayısı ile bazen, ‘belli süreçlerde’ bu açıklama ‘fiili gerçeği’ yansıtsa da, sonucu itibari ile SAĞLIKSIZ VE DENGESİZ düşüncelerin esiri olarak farklı şekillerde kaçınılmaz sonu; yani ‘fazla tüketimin nedeni olarak obezite’yi yaşadıklarını unutmamalıdırlar.
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format, Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
Gerçek yaşama keyfi ancak sağlıklı ve ideal kiloda aldığımız her nefesle, hayatın rengini ve her tonunu hissederken, gülen gözlerle dünyaya bakma, insan olma erdemi ile fiziksel ihtiyacımızı bedene zarar vermeyecek içerik ve ölçüde karşılarken, her lokmada onu sindirme, hissetme, her lokmanın tadını, lezzetini keyfini saatlerce, şarap eksperi edası ile yaşama ile açıklanabilir..
Bilinçsiz ve Kontrolsüz şekilde her bulduğunu, her dayatılanı TIKINAN-BESİLENEN ve bunu da “keyif” sananlara bu kitap hediyem olsun!
İnsanlar ancak sağlıklı ve ideal kilodayken kendi ve bedeni ile barışık yaşayabilir. Sağlıklı ve ideal kilo üzerindeki her fazla 1 kg. keyif alamayacağımız bir hayatın kesin uyarıcısıdır. Yeri, zamanı geldiğinde YEMEME’nin de büyük bir keyif olduğunu anlayamamış kişiler, bedene zarar verecek şekilde, idealinden uzak ve daha yüksek kilolarda “YEMEKTEN KEYİF ALIYORUZ” açıklaması ile çözümsüzler grubu durumundan farklı değillerdir.
BESİLENMEYİ keyif sananları, kendi yapay dünyalarından çıkarak, kabullenme erdemi ile gerçek dünyada yaşamaya davet ediyorum.
ÇÖZÜM: Kabullenme, Aydınlanma Yolunda Beyne Format, Zihinsel Özgürlük, GELİŞEREK DEĞİŞİM.
-Erkekler kategorisi:
Bu çarkın içine girmiş erkeklerin durumu, yukarıdaki tüm kategorilerden daha vahimdir.
Çünkü onlar, ne mevcut kategorilerini kabul ederler, ne çözümü görmek, ne de konuyu anlamak isterler; Bu konuda eğitime tamamen kapalı ve her şeyin sadece irade ile çözülebileceğine inanırlar.
Dolayısı ile erkekler küçük bir azınlık dışında ÇÖZÜMSÜZDÜR. Ancak çok somut bir şekilde, Dr. korkutması, “ Kilo vermezsen öleceksin” gibi, ya da kiloya bağlı cinsel performans düşüklüğü veya eşleri tarafından aldatıldıklarında, zoraki gerçekleri görme eğilimleri ile zayıflamak için bir şeyler denerler ama, bu bile, kalıcı çözüm algısı ile değil, formül bulma telaşı ile olduğundan, internette veya piyasada satılan ne kadar ot-çöp, bitkisel ve kimyasal ilaç varsa, gizli gizli en çok erkekler alır. İradesiz görünmemek için her şeyi inkar etseler de, en çok kandırılan ve en çok mağdur edilenler erkeklerdir. Eğitime kapalı ve basitleştirilmiş algılarla, bu makalede anlatılan obezite gerçeğini göremeyecekleri ve her şeyi irade yoğunluğu gibi algıladıkları için yukarıdaki farklı kategorileri anlamayacaklardır.
Oysaki; erkekler çözüme en yakın “algı kapasitesine” sahipken, çözümden en uzak grubu oluştururlar. Erkeklere kıyasla bu algının zıddı olan Kadınlar; Duygusal ve ruhsal duyarlılıkları yüksek olması dolayısı ile paylaşmaya, iletişime ve eğitime ihtiyaç duyarlar. Bu algı ve yüreği ile hareket ederek GERÇEĞİ ARAYANLAR, GELİŞEREK DEĞİM ile bütünü görerek, yeni yaşamları için durmaksızın yol alabilirler.
Obezite, tüm bu nedenler dolayısıyla en çok %1’in altında genetik veya maksimum ek %1 farklı hormonel nedenlerden dolayı, tedavisi daha zor olan belli bir kesim dışında, herkes için tedavi edilebilir bir davranış ve algı bozukluğudur.
Obezite, bir anlamda da dengesiz ve sağlıksız düşüncelerin sonucudur.
Tabi günümüzde hangi obez veya kilolu insana sorsanız, fiziki gerçekler karşısında genetik veya hormonel etki yüzdesi hiç olmayan kişiler bile, kendi durumunun ‘genetik veya hormonel ‘ hatta ‘metabolik sendrom’ olduğunu savunur; böylelikle öğretilmiş veya şartlandırılmış oldukları gibi davranarak, gerçeklerden çok uzak, yine maskelerinin ardında, kendi dışında herkesi kandırdığını sanan kilolu ve obez insanlar da, etrafta çok sıklıkla görülmektedir.
Gerçeklere değil, mazeretlere sığınan herkes, hem bağımlı, hem cahil, hem zihinsel köle, hem de üzgünüz ki, ahmaktır!
Dikkat edin! Mazeretleriniz bir gün gerçeğiniz olmasın!
Yukarıda anlatılan gruplara dahil Kilolu ve Obezlerin, hatta olmaya adayların dahi kesin bir çıkış yolları, bir çözüm yolları mevcuttur.
Uygulamalar gösterdi ki, çözüm önerilerinin hiçbiri, ulaşılamayacak tarzda yöntemler değildir!
Bağımlıysak, bağımlı olduğumuzu, tıpkı madde bağımlılığı gibi,
Kabul etmekle başlamalıyız.
Sonrasında, bilgileri, birikimleri, olması gerektiği gibi paylaşarak, anlaşılma, algılama ve doğru yorumlama kalitelerine özen gösterip, bunları uygulayarak, gelişerek değişim sürecini, bu kitabın da katacağı kazanımları benimseyip, yaşamlarımıza entegre ederek her tür bağımlılıkta olduğu gibi, kilo ve obezite’ye neden olan bağımlılıkları da kalıcı olarak aşabileceğimizi görebiliriz.
Zihnimizi daha özgür, sorgulayıcı, akılcı ve çözüm odaklı bütünsel yaklaşımları ile birlikte zaman ve süreç yönetimleriyle her türlü kimyasal ve zihinsel bağımlılıklarımızdan kurtarabiliriz.
Bu süreçten çıkabilmek için en etkili ilacımız GELİŞEREK DEĞİŞİM ve detaydan bütüne ulaşmak için, bu kitabın ana konusu olan ‘Sağlıklı Yaşam çemberi BÜTÜNÜ’ olacaktır.
Cehalet de, yukarıda anlatılan diğer kategorilerde itiraf edilebilir bir şeydir!
Bu kabullenme ile her şey daha da kolaylaşır. Tüm bilgi kirlilikleri, medya yoğunlukları, ticari ve maddi katkı getirebilecek her türlü yolun, mubah gösterilmesi ve tolere edilmesi, insandaki güven duygusuna zarar verir..
Bunlarda da çıkış yolumuz bağımlılıktaki yönlenmeden farklı değildir.
Aydınlanma kaçınılmazdır, zihni özgürleştirmek, bilinçsizce teslim olunan dış kontrollerden arınmak ve hedefe uyumluluk yönünde gelişerek değişim eğitimleri ile bilinçli adım atmak, sağlıklı ve kalıcı zayıflamak için tek çözümdür!
Bu gelişim kitapları ile; hangi kategoriye dahil olursak olalım, artık kuma gömülü başımızı kaldırarak ve gerçekleri biraz da zoraki görerek, Zihinsel Özgürlük ve GELİŞEREK DEĞİŞİM için Özveri ve Çaba göstermek kaçınılmazdır.
Buradaki ilk adım, insan olma özünden başlayarak, yukarıda anlatılan farklı gerçekleri benimsemek ve kendi kategorisini kabul etmek suretiyle atılmış olacaktır!
Vurgulamak istediğimiz;
Aksi davranışlarla, kısa bir zaman süreci sonrasında, maalesef ulusun tümüne yakını kilolu veya obez olduğunda, bireysel yapabileceklerimizin de çözüm çemberi daraldığında, yeni koşullara uyarlanan, yeni dayatma paketlerinde kaybeden ve acı katsayısı artan yine kendimiz olacağız!
Bu sistemde, her iki taraf da, tezgahlayanlar veya sistemi besleyenler, araç oldukları mevcut yapıda kendi içlerinde çıkış yollarını tamamen kapatacaklardır!
Kendi fizyolojik, zihinsel, duygusal, sosyal sağlığımıza yönelik belirleyici adımlarda ve stratejilerde şu andan itibaren inisiyatif üstlenmektir temel hedefimiz;  anlamlı ve kesin çözüm odaklı seçeneğe giden tek ana yol budur!
Büyük değişimler, GERÇEKLERİ duyduğumuzda, onları cesaretle algılayıp  kabullenmekle başlar…
Bu kapsamda kabul ettiğimiz her olumsuz duygu, gelecek için pozitif bir yaklaşımdır.
Ve GELİŞEREK DEĞİŞİM için ilk adım bu kabullenme sürecidir…
Kabullenmek zordur. Ama kesin çözümün ilk adımıdır.
Hz.Mevlana’nın buyurduğu gibi;
Ham meyveler ağaca sıkı sıkıya tutunur, olgunlaşanlar ise ondan ayrılırlar.”
İNSAN ÖLDÜĞÜ ZAMAN UYANIR.”
OMDER-OBEZİTE İLE MÜCADELE DERNEĞİ KURUCU BAŞKANI
Psikolog / Üstün Performans Uzmanı
SEMİR BERBER 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder